İngiltere Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Merhaba. Aklıma yeni şeyler geldikçe bloğuma birşeyler yazmaya gayret ediyorum. Bu yazımda da İngiltere hakkında bilinmesi gereken küçük ama önemli noktalara değineceğim. Farklı bir ülke, farklı kültürler.

Aşağıda maddeler halinde bu ülkede dikkat etmeniz gereken şeyler olacak. Ve aklıma yeni şeyler geldikçe bu bölümü güncellemeye devam edeceğim.


* Bu ülkede nezaket önemli bir kültürdür. Özellikle İngilizlerle diyaloğa giriyorsanız. Herhangi bir yerde bir şey isterken, bir şey satın alırken, bir şey sorarken cümlenin sonuna "please" eklemeyi unutmayın. Aldıktan sonra da "thank you" demeyi.

* Herhangi bir yerde sıraya girerken acele etmeyin. Sıranızı bekleyin. Burada hayat yavaş akar, çok sabırlıdırlar. Ve açıkgözlere karşı pek tahammüllü değillerdir. Kötü kötü bakarlar :)

* Bankamatiklerde sırada beklerken parayı çeken kişinin hemen arkasında değil, en az 2-3 adım gerisinde beklerler. Bu en sevdiğim özelliklerindendir.

* Yolda yaya olarak karşıdan karşıya geçerken bir araba size selektor yakıyorsa buyrun geçin diyor demektir.  Ayrıca bazen el ile de geçebilirsin işareti yaparlar, siz de mimiklerinizle de olsa mutlaka teşekkür etmeyi ihmal etmeyin.

* Kıyafete pek önem vermezler. Koca koca adamları değişik yerlerde çok rahat kıyafetlerle görebilirsiniz. Samimi görünmeye gayret ederler. Ben bunu kültürel olarak yaptıklarını düşünüyorum. Mesela İngiltere'deki genel seçimler öncesi çalıştığım okulu ziyarete gelen milletvekili adayı ile, milletvekili olduktan sonra yolda karşılaştık. Ben tanımaz diye geçip gidecektim, ama adam bana selam verdi. Ben de şaşırdım kaldım :)

* Araba kullanırken korna çalma alışkanlıkları pek yoktur. Çok nadir kullanırlar.

* Yolda giderken birine yanlışlıkla çarpsalar veya dokunsalar veya yolunu engelleseler, hemen "sorry" derler. Kısacası nezakete çok önem verirler ama aynı şeyi karşıdan da beklerler.

* Kurallar çok kesindir. Genelde hatır-gönül gibi şeyleri pek bilmezler, kurallar neyse aynen uygularlar. Bu sizin için bazen çok iyi olurken bazen hayatınızı zorlaştırabilir. Memleketenizde işinizi hatır gönülle yaptırmaya alıştıysanız zorlanırsınız burada..

* Yazılı sözleşmelere imza atarken çok dikkatli olmalısınız, kuralları aynen uyguladıkları için sözleşmeden cayma gibi durumlarda çok sıkıntı yaşayabilirsiniz.

* Burada yaşamaya karar vermişseniz kesinlikle paranızı buradan kazanmalısınız. Türkiye'den gelecek para ile burada geçinmek çok zordur. Çünkü Türk Lirası'nin değeri Sterlin karşısında oldukça düşüktür.

* Buraya gelince alışveriş yaparken veya hesap yaparken aldığınız şeyin miktarını kesinlikle TL'ye çevirmeyin, sterlin olarak düşünün. Sonuçta bu ülke de Türk Lirası ile yaşamıyorsunuz. Yoksa 1kg domates; 5 TL, küçücük bir odanın kirası 1500 TL gibi hesaplarla kafayı yiyebilirsiniz :)) Eğer paund olarak düşünebilirseniz aslında bir çok şey ucuzdur da burada :)

* Türkiye'den zannedildiği gibi elektronik çok da ucuz değildir bu ülkede. Yani genellikle Türkiye'den alacağın bir şeyi buradan alınca çok daha ucuza alamazsın. Burada sadece alım gücü düşüktür. Yani mesela Türkiye'de 1500 TL'ye alacağı bir bilgisayarı burada 500 Sterlin'e alabilirsin ama bu sonuçta TL ile aynı hesaba gelmektedir. Yani elektronik bu ülkede yaşayan ve bu ülkeden kazananlar için çok ucuzdur, yoksa Türkiye'ye götürmek için değil.

* Bu ülkeye ilk gelenler için banka hesabı açtırmak oldukça zordur. İlk kez hesap açtırmak için referans mektubu faydalı olabilir. Ayrıca "Credit Check" denilen bir hesaplama metodları vardır. Ne zaman bir sözleşmeye imza atacak olsanız credit check'inizi incelemeye alırlar. Credit check sizin hesabınızdaki para, düzenli ödemeleriniz ile zamanla yükselen bir şeydir. Onun için credit check'iniz yükselesiye kadar biraz sıkıntı yaşarsınız. Mesela taksitle bir şeyler alamazsınız..

* Bu ülkede yaşam burada yaşayanlar(oturumu olanlar) için daha kolay, dışarıdan gelenler için her zaman daha zordur, bunu unutmayın.

* Burada yaşayan insanların bir çoğu devlet yardımı alır. Devlet, kazancı olmayana veya nispeten düşük olana evi yoksa ev verir, çocuk için para yardımı yapar. Bunları sadece burada oturumu olanlar alabilir. Onun için bu ülkeye gelen yabancılar bir an önce oturum almanın yolunu arar. Oturum aldıktan sonra da sırtını devlete yaslar.

* İngiltere'de maddi olarak sizi en çok zorlayacak şeylerin başında kiraların yüksekliği ve alınan vergiler olacaktır.

* Resmi makamlara mümkün olduğunca işinizin düşmemesine gayret edin. Baş ağrısından başka bir şey değildir.

* İkinci el araba fiyatları oldukça ucuzdur. Buna karşılık zorunlu trafik sigortası oldukça pahalıdır. Arabayı almadan önce internetten sigorta miktarını öğrenmekte fayda olacaktır. Yoksa arabanın fiyatından daha fazla trafik sigortası süprizi ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

* Türk ehliyeti bir yıl süreyle geçerlidir. Bu nedenle araba alacaksanız bir an önce İngiliz ehliyeti almaya çalışın. Bu aynı zamanda ödediğiniz sigorta miktarını oldukça düşürecektir.

*  Bu ülkede Avrupa Birliği vatandaşı olmamanın tüm zorluklarını yaşamaya hazır olun. AB vatandaşlarının sahibi olduğu bir çok haktan mahrum olmaya, bir çok yere normalden daha fazla para ödemek zorunda kalmaya (üniversite, dil kursları, v.b.) ve sürekli vize yenilemeye..

* Son olarak gurbetin ne demek olduğunu, memleket hasreti çekmek diye birşey olduğunu buraya gelince çok iyi anlayacaksınız. Aslında bunu yazmanın pek bir anlamı yok, sadece yaşanarak anlaşılabilecek bir duygu...
Sadece ben demiştim demek için yazıyorum :)

Şimdilik bu kadar. Yazacağım mutlaka farklı şeyler de vardır, ama ilk etapta aklıma gelenler bunlar. Başta da belirttiğim gibi bu sayfa zaman içinde güncellenecek. Bu nedenle ara sıra takip etmenizde fayda var..


Tekrar görüşmek dileğiyle..

Ahmet Kahya


(Sonradan yaptığım güncellemeler aşağıda tarihleriyle birlikte yer alacaktır)

* (29.01.2012) Bu ülkede insanlar genelde villa tarzı bahçeli 2 katlı evlerde(house) yaşarlar. Apartmanlarda(flat) ise genellikle maddi imkanları daha kısıtlı olan insanlar yaşar. Burada house'de kalmak bir zenginlik göstergesi sayılmaz. Çünkü çoğunluk oralarda yaşar. Ama apartmanda yaşamak Türkiye'deki gibi bir zenginlik göstergesi değil tam tersine fakirlik göstergesi sayılabilir. Onun dışında şehirden köye doğru gidildikçe maddi refah oranı artar. Köylerde maddi durumu iyi olan İngilizler yaşar. Ama buranın köyleri Türkiye'nin köylerine, köy evleri de Türkiye'deki köy evlerine pek benzemez :)  Yani maddi durumu iyi olan İngilizler şehrin karmaşasından ve karışıklığından kaçıp köylere çekilmiştir diyebiliriz. Gezilerim sırasında İngiliz köylerini ve yaşadıkları evleri gördükçe, Türkiye'de kendimizi şehirlere ve apartman dairelerine hapsetmekle, kendimize karşı ne büyük haksızlık ettiğimizi düşünmüyor da değilim.

* (29.01.2012) İngiltere'de hava zannedildiği kadar çok fazla yağışlı değildir, ama genellikle kapalıdır. Kıyas yapmak gerekirse Karadeniz Bölgesi İngiltere'ye göre daha fazla yağış alıyor olabilir. Bir ada ülkesi olduğu için okyanus rüzgarlarının etkisiyle hava çok hızlı değişkenlik gösterir. Sabah güneşli olan hava 1-2 saat içinde kapalı ve yağışlı bir havaya veya yağışlı bir hava kısa bir süre içinde güneşli bir havaya dönüşebilir. Havanın bu değişkenliğindendir mi bilinmez insanlar genelde şemsiye taşımazlar. Yağmur altında normal bir şekilde yürümeye devam ederler :) Dört mevsim yağmur yağar, bu nedenle doğa örtüsü burada uzun süre canlı ve yeşil kalır. Sonbahar ve ilkbahar mevsimleri doğada çok güzel manzaralara şahit olursunuz. Bu ülkede belirgin bir yaz mevsimi yaşanmaz. Yazın bir kısmı sıcak bir kısmı soğuk geçebilir. Yıl içinde bazı haftalar hava uzun süre kapalı olur. İlk geldiğinizde yadırgayacağınız bu duruma zaman içinde alışırsınız. Havası kapalı olsa bile temizdir, bu nedenle dayanılması güç değildir. Isınma için doğal gaz kullanıldığı için hava kirliliği yoktur. Herhalde bu ülkede kapalı havaya bir de hava kirliliği eklenseydi yaşam çekilmez olurdu.

* (29.01.2012) İngiltere dünya'da yaşanan son ekonomik krizden fazlasıyla etkilenmiştir. Bu nedenle son yıllarda ülkede işsizlik oranı artmıştır. Türkiye'den İngiltere'ye iş bulma ümidiyle gelmeyi düşünenler bu durumu mutlaka göz önüne almalıdırlar. Yani işinizi önceden bulmadan buraya iş aramaya gelmek büyük hayal kırıklıklarına sebep olabilir. Gelmeden önce hesaba katmanız gereken en önemli şey ülkede bu kadar çok işsiz üniversite mezunu vatandaşı varken sizin hangi özelliğinizden dolayı iş versin? Yani eğer CV'nize ve İngilizcenize güveniyorsanız gelin, yoksa maceraya atılmaya pek gerek yok. Unutmayın buraya gelenler sadece Türkiye'den değil, dünyanın dört bir köşesinden geliyor. Kapitalist sistemin getirdiği ağır yarış bu ülkede fazlasıyla var. Yukarıda yazdıklarım üniversite mezunu olup belli bir işe yönelik gelmeyi düşünenler içindir.

* (29.01.2012)  Sonradan hatırladığım bir şeyi de ekleyip bugünlük konuyu kapatacağım. Bu ülkede alışveriş yaparken pek pazarlık yapılmaz. Özellikle bir İngiliz'den mal satın alırken indirim isterseniz yüzünüze manasız manasız bakabilir :) Fiyat neyse odur. Ama eğer bir yabancıdan alışveriş yapıyorsanız(Pakistanlı, Hindistanlı, Bangladeşli, v.b.) onlar bizden pek farklı değildir, pazarlık yapmayı deneyin, işe yarayabilir.

Dönüştürücü fiş adaptörü

* (09.02.2012) Herkesin bildiğini zannettiğim bir şeyi burada paylaşmadığımın farkına vardım. O da İngiltere'de prizlerin üç uçlu olması. Onu da kısaca anlatıp birkaç öneride bulunacağım. Burada prizlerin üç uçlu olması güvenlikten ileri geliyor. Yani prizdeki üçüncü uç topraklama hattından dolayı var. Normalde Türkiyede de bilirsiniz kimi elektronik cihazların elektrikteki dalgalanmalardan etkilenmemesi ve elektrik çarpmalarının önüne geçilmesi için için topraklı hatlar tavsiye edilir. Burada tüm prizler toprak hatlı olduğu için üç uçlu elekrik fişleri kullanılır. Onun için Türkiye'den getirdiğiniz bir elektronik aletin iki uçlu adaptörü buradaki üçlü prizlere girmez. Bu nedenle bir tane dönüştürücü satın almanız gerekir. İki uçlu adaptörü üç uçluya çeviren dönüştürücü Türkiye'de pek bulunmaz. Bunun için endişelenmeyin. Eğer Türkiye'de bu dönüştürücülerden bulamazsanız burada hemen hemen her yerde mağazaları olan Paundland'de rahatlıkla bulabilirsiniz. Hem de 1 paunda :) Bu size vereceğim en ucuz fiyatlı örnekti. Onun dışında birçok markette bu dönüştürücülerden birkaç paunda bulmanız mümkün.
Ayrıca İngiltere'den aldığınız bir elektronik cihazı Türkiye'de kullanmak için de üç uçlu adaptörü iki uçlu adaptöre çeviren bir dönüştürücüye ihtiyaç duyacaksınız. Bunu da İngiltere'deki marketlerin travel bölümlerinden rahatlıkla bulabilirsiniz. Ayrıca bu tür bir dönüştürücüyü Türkiye'de pek çok elektrikçide bulmak mümkün.

* (09.02.2012)  Self servis hizmetler. Bu ülkede ticarethanelerde çok yaygın olan ve gitgide artan bir şekilde yaygınlaşan self servis (kendi işini kendin yap) mantığı var. Türkiye'de daha çok self servis hizmet veren kafe ve restoranlarda göreceğiniz bu mantık burada birçok yerde yaygınlaşmış. Mesela arabanıza benzin almaya gittiğinizde arabanıza benzin dolduran bir benzinci bulamazsınız. Arabanıza benzininizi kendiniz doldurur, sonra kasaya gider, paranızı ödersiniz. Onun dışında süpermarketlerde uzun süredir kullanılan ve artık daha da yaygınlaşan bir hizmet var. Self checkout servisi. Alışverişi yaptığınızda kasiyerli ödeme noktaları haricinde, kendi kendinize aldığınız ürünleri okutup, ödemeyi nakit veya kartla yapacağınız, sonra poşetlere doldurup gideceğiniz otomatik makineler mevcut. Bu makineler hem daha az sıra bekleyerek kendi işinizi hızlıca görme imkanı tanıyor, hem de şirketler açısından daha az çalışan ile daha çok iş yapmaya olanak sağlıyor. Ben bu hizmetlerin yakında Türkiyede de olacağını düşünüyorum. Tabii ki bu hizmetler iş yerleri açısından karlılığı arttırırken, çalışanlar açısından ise işsizlik sorununun artmasına sebep olabilir.

* (09.02.2012) Yukarıda evler konusuna değinmiştim ama bana çok ilginç gelen farklı bir yönüne değinmeden geçemeyeceğim. Size de ilginç geleceğine eminim :) Bu ülkede evlerin çoğunluğu eskidir. Yeni yapılan ev sayısı çok azdır. Yani Türkiye'deki gibi her köşe başına ev diken müteahhitlerden burada pek yoktur. Ev yapmak için uzun uğraşlar ve birçok yerden izinler almak gerekir. Belli bir yerleşim politikaları vardır ve bunu bozmazlar. Evler eski dediğimde şaşırmayın, öyle böyle eski değil, yani buradaki evlerin ortalama yaşı 50-100 arasındadır. Genellikle insanlar arasında söylenen ölçü; 50 yaşındaki bir ev yeni bir ev sayılabilir, 100 yaşına kadar normal, 150 yaşında ki bir ev ise artık eskimiştir :) Bunlar benim burada yaşayan insanlardan duyduklarım, benim kattığım herhangi bir şey yok. Bir de evlerin hemen hemen hepsi kırmızı veya kahverengi tuğladandır. Bu nedenle evlerin çoğunluğu birbirine benzer. Buraya ilk geldiğinizde her yeri birbirine benzetmeniz ve kaybolmanız büyük olasılıktır :) Buranın sevdiğim bir yanı ise her eve en çok 5-10 dakika mesafede muhakkak güzel yeşil bir park vardır. İnsanlar orada çocuğunu, köpeğini gezdirir, yürüyüşünü, sporunu yapar. Burada çocuklar sokakla ve yeşille barışık bir şekilde yaşarlar. Ee ne diyelim, darısı bizim apartmanlarda yaşayan ve park yüzü görmeyen çocuklarımızın başına..